30 Nisan 2013 Salı

Kadıköy-Bostancı Rotası

Kadıköy-Bostancı Rotası
Bahariye’deki ofisimden 12 Nisan tarihinde saat 12:20 gibi Ömer Faruk ve Selin ile bisikletlerimizi aldık. Ben Mosso 2670 dağ bisikleti aldım; Ömer Faruk ve Selin ise KTM Life One şehir bisikletlerini aldılar. Bahariye’den Kadıköy İskelesi’ne doğru süzüldük. iPhone için Wikiloc isimli bir uygulama var. Bu uygulama ile gittiğiniz bütün rotaları kaydedebiliyorsunuz. Rotayı googlemaps üstünde turuncu bir çizgi olarak işaretliyor. Üstelik başlangıç noktasıyla bitirme noktası arasındaki süreyi hesaplayıp kaç km hızla gittiğinizi belirtiyor. iPhone’da rotaya bakabildiğiniz gibi İnternet’ten de rotaya bakabiliyorsunuz. Kadıköy İskelesi’ne ulaştığımızda rotaya burada başlamak isteyenler için wikiloc’un “start-başlat” düğmesine bastık.

Hemen çektiğimiz birkaç fotoğraftan sonra Kadıköy İskelesinden İDO İskelesine oradan Moda Deniz Kulübü’ne doğru sağ tarafımızda Sultanahmet manzarasıyla yola koyulduk. Cuma günü öğle saatleri olması nedeniyle yol oldukça sakindi. Moda Deniz Kulübü’nü geçip Moda İskelesi’nden sahilden Yoğurtçu Parkı’na devam ettik.

Fenerbahçe Stadı’nın hemen köşesindeki Kurbağalıdere Köprüsü’nü geçip tekrar sahili takip etmeye başladık. Önümüzde Fenerbahçe Yelken Kulübü vardı. Bu rota gerek bisiklet için gerekse yürüyüş için birçok İstanbullunun bildiği bir rota değil. Ama şahane bir manzarası var; sağ tarafınızda Yoğurtçu Parkı’nın yemyeşil görüntüsü gözlerinizin içine gülüyor. Önünüzde Kurbağalıdere’nin Marmara Denizi’yle buluştuğu noktada yelkenliler size göz kırpıyor. Sahili takip edip Kalamış’a vardık. Kalamış Marina boyunca Kadıköy Belediyesi’nce düzenlenmiş bisiklet yolunu takip ederek Fenerbahçe Parkı’na ulaştık. Parkın girişinde sağdaki taksi durağına soracak olursanız size bisiklet parkının yerini tarif ediyorlar. Tarif edilen yere gidip bisikletlerimizi park edip fotoğraflarını çektik. Ardından da Fenerbahçe Parkı’ndan ayrılıp Fenerbahçe Orduevi’ne doğru tırmanmaya başladık. Bu kısa rampa uzun süredir bisiklete binmediyseniz sizi biraz zorlayabilir. Çok zorlanırsanız tepeye ulaştığınızda yeniden bisiklete atlayıp Caddebostan sahiline doğru süzülebilirsiniz.
Fenerbahçe Orduevi’nin önünden geçerek Caddebostan sahil bisiklet rotasının hemen başına ulaştık. Tam bu noktada İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin kiralık bisiklet istasyonu var. Ancak bisikletler kış döneminde yağıştan etkilenmesinler diye tahmin ediyorum kaldırılıyor. Bisiklet kiralama ödemelerinin yapıldığı otomat, metal ince uzun (50cmx50cm kare planlı, 2 metre yüksekliğinde) bir yapı.  Ön tarafında küçük bir klavye ve kart alış verişi yapan bir hazne var. Ama bu otomatın iki yanı sahilden bakınca denizi gösterecek şekilde cam. Sanki manzarayı kesmemek için yanları cam bırakılmış. Ama içinde bir sürü kablo da görünüyor. Yakından bakınca oldukça komik bir manzara sunuyor. Bu durumun nedenini merak ettik; bisiklet parkının fotoğraflarını çektik ve yolumuza devam ettik.
Sahil hattının bir kısmında yol daralıyor ve bisiklet yolu yaya yoluyla birleşiyor; diğer bir deyişle bisiklet yolu kalmıyor. Özellikle hafta sonları ve yaz akşamları burada yaya trafiği çok olduğu için dikkatli ve yavaş sürmek gerek. Caddebostan Migros’un önünde binalar bitiyor ve araba yolu ile bisiklet ve yaya yolu arasındaki beton perde kalkıyor.
Hemen orada yine belediyenin bisiklet kiralama istasyonu var. Oradaki kiralama otomatının yanları şeffaf değil. Otomatın tanıtımıyla ilgili posterler var. Bizim ilk gördüğümüz otomatın camlarının boş olmasının nedeni buydu; posterler güneşten erimiş ve düşmüştü.
“Benim ismim çok meşhur”
Yolda ilerlerken Selin arka lastiğimin biraz inik olduğunu söyledi. Biraz ileride durup hava basmaya karar verdim. Selin ve Ömer Faruk da beni bekliyordu. Başımı lastiğe eğmiş lastiğe hava basarken, “Lastik patlak mı?” diye tanımadığım bir ses duydum. Bisiklet severlerin genelde bir yardımlaşma kültürü olduğu için, bu sesin bizim gibi bir bisiklet severden geldiğini sandım. Hava basmaya devam ettim ve kafamı kaldırmadan “Yoo, sadece inik” dedim.  O ses, “Patlak değilse neden inik, peki?” diye sordu. “Belki siboptan kaçırmıştır.” dedim. Bu arada şişirme işi bittiği için doğrulup sesin geldiği yöne baktım. 50’lerinde bir adam, bisikletinin üstünde bizimle konuşuyordu. Bisikletinin arka bagajındaki sepette boş içecek şişe ve kutuları vardı. Ona doğru bakınca “Ben gezici bisiklet tamircisiyim” dedi. “Böyle sahilde lastiği patlak ya da bisikletinde arıza olanlara yardım ediyorum. Ama hayır için değil, para kazanmak için… İşin ticaretindeyim yani…” “Senin ismin ne abi, seni internete koyayım” deyince neden bilmem biraz çekindi, ismini söylemek istemedi. “Gerek yok, lazım olan beni burada bulur. Her gün saat 2 ile gece 12 arasında burada turluyorum. Ama arada bir topladığım içecek kutularını satmak için bir yarım saat kaybolurum.” dedi. İsmini söylemesi için ısrar ettim. “Benim ismim çok meşhur” diye cevap verip “Çok meşhur, çok meşhur” diye tekrar etti. “Peki ne?” deyince “Temel” dedi. “Ben çok kilo almıştım, hasta da olmuştum. Bu bisiklet bana sağlık verdi. Bu şekilde hem para hem de sağlık kazanıyorum.” diye devam etti. “Bak senin telefonunu internete koyarsak daha çok müşteri seni arar” diye ikna ettim ve telefonunu alarak bir de hatıra fotoğrafı çektirmeyi başardım. Caddebostan-Maltepe hattında bisikletle bir sorununuz olursa gezici tamirci Temel Ağabey’in telefonu: 0533 035 35 21.  (Devam Edecek...)
Melih Arat

2 yorum: